6 Aralık 2010 Pazartesi

Atatürkün tarih anlayışı

ATATÜRK’ÜN TARİH ANLAYIŞI

Tarih milletlerin dolayısıyla insanlığın hafızasıdır. Tarih bize geçmişteki olayların nasıl cereyan ettiğini öğreterek hali dolayısıyla kendimizi ve insanlığı tanıtır böylece geleceğin nasıl olabileceğine dair ipuçları verir.

Batılılara göre; Türkler medenî kabiliyete sahip değillerdir. Medenî olamadıkları gibi medeniyet düşmanıdırlar. Sarı ırka mensup olan Türkler fethettikleri yerlerdeki medeniyetleri yıkmışlardır. Ayrıca Türklerin yaşadıkları topraklar kendilerine ait değildir.

Batının önyargılarla ileri sürdüğü bu iddiaların bir kısmı ülkemizde de tesirini göstermiştir. “Türkiye’de epeyce bir dönem tarih araştırmaları gelişme göstermedi ve tarih yazarlarımızdan büyük bir kısmı Avrupa tarihlerinden tercümeler yaparak Tarih kitabı yazdıkları için Türklerin ikinci nevi bir insan tipi olduğu yolundaki yanlış bilgiler memleketimizi de istila etmiş bulunuyordu.” Bu önyargılı iddialara cevap verebilmek söz konusu görüşlerin yarattığı olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için tarihimizin en ince ayrıntılarına kadar araştırılması ve öğretilmesi lâzımdır.

Tarihimiz insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen Atatürk’e kadar gerektiği gibi araştırılıp ortaya konulamamıştır..

Kültürdeki süreklilik, milletin devamlılığı ilkesinin yegâne temel taşıdır. Kültür tekrar edildikçe çoğalır, güçlenir ve büyür. İşte bu sebeptendir ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Orhun Anıtları’na dair okuduğu kitapta, “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini, töreni kim bozabilir ” satırlarının yanına, “Büyük Nutuk, işte bu cümleyi anlatmaktadır” diye, bizzat kendi el yazısı ile not düşmüştür.

Ne tarihçi, ne de dil bilginiydi. Ama milletin geçmişine yöneliş, onu insanlığın kaynaklarına götürdü. Bütün uygarlıkların kökünü bir ve başlıca dillerin türeyişinde milletin ilk vatanını, aynı kaynak olarak gördü

Teoriler kurdu, teoriler bıraktı. Fakat şu bir gerçektir ki, bir zaman geldi, Atatürk, dünya yuvarlağı üstünde insanın yüzyıllık macerasını, sanki avucunun içinde seyreder gibi oldu…

Tabii ki Atatürk millî tarihimizin araştırılıp öğretilmesine sadece söz konusu iddialara cevap vermek amacıyla önem vermiş değildir. Millî heyecanın ancak millî tarih şuuru ile kuvvetlenebileceğini bilen Atatürk “iktisadî ve siyasî istiklâle kavuşturduğu milletini manevî istiklâle de kavuşturmak için bu memlekette tarih araştırmalarının gelişmesine büyük önem” vermiştir.

Atatürk son yüzyıllarda Türk milletinin geçirdiği badireler sonucunda oluşan kendine güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmanın yegâne yolu olarak millî tarih şuurunun canlandırılması gerektiğini “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” sözü ile pekiştirmiştir.

Türk Tarihini belgelere dayalı olarak tarih yöntembilim ilkeleri çerçevesinde araştırmak, yapılan çalışmaları desteklemek, sonuçları yayınlamak gibi amaçlarla Türk Tarih Kurumu kurulmuştur. Bugün de Türk Gençliği Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerlerken en büyük kuvvet kaynağını yine kendi tarihinde bulacaktır.

Hiç yorum yok: