21 Nisan 2011 Perşembe

Eğitim & İş

Eğitim ve iş olanakları dolayısıyla blogumuz güncelliğini koruyamayacaktır.

28 Şubat 2011 Pazartesi

Necmettin Erbakan - Hayatı - Allah Rahmet Eylesin

Necmettin Erbakan (d. 29 Ekim 1926, Sinop - ö. 27 Şubat 2011, Ankara), Türk siyasetçi, mühendis ve akademisyen. Türkiye 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 tarihleri arasında başbakanlığını yapmıştır.


İlk yılları 

Sinop Kadı Vekili Mehmet Sabri ile Kamer Hanım'ın oğlu olarak dünyaya geldi. Baba tarafı Adana'nın Kozan ilçesinin tanınmış ailelerinden. İlk öğrenimine Kayseri'de başlamasına karşın babasının tayin olması dolayısıyla Trabzon'da tamamladı. İstanbul Erkek Lisesini birincilikle bitirdi. Üniversiteye sınavsız girişi hak kazanmıştı ancak sınava girmeyi tercih etti ve birinci sınıftan değil ikinci sınıftan öğrenime başladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nden 1948 yılında mezun oldu. Aynı yıl "Motorlar Kürsüsü"nde asistan oldu.(1948-1951) Teknik üniversitedeki sınıf arkadaşları arasında Süleyman Demirel ve Turgut Özal da vardı.
Üniversite tarafından 1951'de gönderildiği Almanya'da Reinisch Westfalische Technische Hochschule Aachen: RWTH Aachen (Aachen Teknik Üniversitesi)'da doktorasını yaptı. Alman Ordusu için araştırma yapan DVL Araştırma Merkezi'nde Prof. Dr. Schmidt ile çalışmalar yaptı ve Alman üniversitelerinde doktorasını verdi, 1953'de doçentlik sınavını vermek üzere İstanbul'a döndü. 27 yaşında 1954'de İTÜ'de doçent oldu. Araştırmalar yapmak üzere tekrar Federal Almanya'nın Deutz fabrikalarına gitti. Leopard tanklarını geliştirme çalışmasında araştırma başmühendisi olarak görev aldı (1951-54). Mayıs 1954-55 arasında askerlik yaptı. Tekrar üniversiteye döndü. 1956-1963 arasında 200 ortaklı ilk yerli motoru üretecek olan Gümüş Motor'u kurdu ve motor üretimini gerçekleştirdi. 1965'te profesör unvanını aldı. 1967'de TOBB Genel Sekreterliği'ne seçildi. Aynı yıl Nermin Erbakan'la (1943-2005) evlendi.

Siyasi hayatı 

1969'da Adalet Partisi'nden milletvekili aday adaylığı Süleyman Demirel tarafından veto edildiği için Konya'dan bağımsız aday oldu ve iki milletvekili seçtirecek oy alarak milletvekili seçildi. 1970'de Milli Nizam Partisi'ni kurdu, ancak parti kısa süre sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. 11 Ekim 1973'de MNP kadrosuyla Milli Selamet Partisi'ni kurdu. 1974-1978 döneminde üç ayrı koalisyon hükümetinde başbakan yardımcılığı yaptı. 1973 seçimlerinde Milli Selamet Partisi 48 milletvekili çıkardı. Bu dönemde, Kıbrıs Harekâtı'nın yapılmasını savundu. Harekâttan sonra adanın tamamının ele geçirilmesini konusunda Ecevit ile görüş ayrılığına düştüler. 17 Kasım 1974'de hükümet dağıldı. Daha sonra 1977 seçimlerinde Milli Selamet Partisi yarı yarıya oy kaybederek 24 milletvekili çıkardı.
6 Eylül 1980'de partisinin Konya'da düzenlediği Kudüs Mitinginin 12 Eylül Askeri müdahalesi'nin sebeplerinden birisi olduğu söylenmiştir.[kaynak belirtilmeli]
12 Eylül'de bir süre İzmir Uzunada'da gözaltında tutuldu. 15 Ekim 1980'de 21 MSP yöneticisiyle birlikte 'MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak' suçlamasıyla tutuklandı. 24 Temmuz 1981'de serbest bırakıldı ve beraat etti.
1982 Anayasası gereğince 10 yıl siyaset yapma yasağı aldı. 1987'de halk oylamasıyla tekrar siyasete döndü. 19 Temmuz 1983'te kurulan Refah Partisi'ne daha sonra genel başkan seçildi. 1991 seçimlerinde Konya'dan milletvekili oldu.
Refah Partisi 1995 seçimlerinde 158 milletvekili ile birinci parti oldu. DYP-ANAP koalisyonu başarısız olunca DYP ile kurduğu REFAHYOL hükümetinde 28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı. Koalisyon hükümeti Başbakanı olarak görevde olduğu 1996-1997 arası 1 yıllık dönemde Türkiye ekonomisi %7.5 oranında büyümüş ve Türkiye'nin GSMH'si Dünya toplamının binde 11.96'sınden binde 12.37'sine yükselmiştir.[1] Yapılan reformlar arasında, kamu kuruluşları arasında havuz sisteminin kurulması ve gelişmekte olan halkın çoğunluğu Müslüman ülkelerden 8 tanesini biraya getiren D8 oluşumu gösterilebilir. Laiklik ve Atatürkçülük tartışmaları sonucunda, post-modern darbe ile Erbakan istifa etmek zorunda bırakılmıştır.
21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu ve RP kapatıldı. Kurucusu olduğu Milli Görüş Hareketi'nin 2001 yılında bölünmesinden sonra Erbakan'ın da desteklediği Milli Görüş'çü kanat Recai Kutan başkanlığındaki Saadet Partisi'ni kurdu. Daha sonra partinin genel başkanlığını yürüttüyse de siyasi yasağı nedeniyle görevi bıraktı ve cezası kalkınca da sağlık problemleri nedeniyle göreve dönemedi. Hakkında açılan kayıp trilyon davasından sonra ev hapsi cezası aldı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından sağlık sorunları nedeniyle affedildi.
17 Ekim 2010'da tekrar kendi kurduğu Saadet Partisi'nin genel başkanlığına geldi.
19 Ocak'ta kalp rahatsızlığı sebebiyle kaldırıldığı Ankara'daki Güven Hastanesi'nde uygulanan tüm tedavilere rağmen kalp hastalığı ilerledi. 27 Şubat 2011 tarihinde saat 11:40 civarında Ankara'da tedavi gördüğü Güven Hastanesi'nde kroner arter hastalığı ve kalp yetmezliği nedeniyle vefat etti.
1 Mart 2011 Salı günü öğlen namazını müteakip İstanbul'da bulunan Fatih Camii'nde kılınacak cenaze namazı sonrasında Zeytinburnu Merkezefendi Kabristanı'na defnedilecektir.


Bu yazı http://tr.wikipedia.org/wiki/Necmettin_Erbakan bu adresten alıntılanmıştır

Alıntı nedeni: Rahmetli Necmettin Erbakana saygı niteliğindedir.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Atatürkün tarih anlayışı

ATATÜRK’ÜN TARİH ANLAYIŞI

Tarih milletlerin dolayısıyla insanlığın hafızasıdır. Tarih bize geçmişteki olayların nasıl cereyan ettiğini öğreterek hali dolayısıyla kendimizi ve insanlığı tanıtır böylece geleceğin nasıl olabileceğine dair ipuçları verir.

Batılılara göre; Türkler medenî kabiliyete sahip değillerdir. Medenî olamadıkları gibi medeniyet düşmanıdırlar. Sarı ırka mensup olan Türkler fethettikleri yerlerdeki medeniyetleri yıkmışlardır. Ayrıca Türklerin yaşadıkları topraklar kendilerine ait değildir.

Batının önyargılarla ileri sürdüğü bu iddiaların bir kısmı ülkemizde de tesirini göstermiştir. “Türkiye’de epeyce bir dönem tarih araştırmaları gelişme göstermedi ve tarih yazarlarımızdan büyük bir kısmı Avrupa tarihlerinden tercümeler yaparak Tarih kitabı yazdıkları için Türklerin ikinci nevi bir insan tipi olduğu yolundaki yanlış bilgiler memleketimizi de istila etmiş bulunuyordu.” Bu önyargılı iddialara cevap verebilmek söz konusu görüşlerin yarattığı olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için tarihimizin en ince ayrıntılarına kadar araştırılması ve öğretilmesi lâzımdır.

Tarihimiz insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen Atatürk’e kadar gerektiği gibi araştırılıp ortaya konulamamıştır..

Kültürdeki süreklilik, milletin devamlılığı ilkesinin yegâne temel taşıdır. Kültür tekrar edildikçe çoğalır, güçlenir ve büyür. İşte bu sebeptendir ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Orhun Anıtları’na dair okuduğu kitapta, “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini, töreni kim bozabilir ” satırlarının yanına, “Büyük Nutuk, işte bu cümleyi anlatmaktadır” diye, bizzat kendi el yazısı ile not düşmüştür.

Ne tarihçi, ne de dil bilginiydi. Ama milletin geçmişine yöneliş, onu insanlığın kaynaklarına götürdü. Bütün uygarlıkların kökünü bir ve başlıca dillerin türeyişinde milletin ilk vatanını, aynı kaynak olarak gördü

Teoriler kurdu, teoriler bıraktı. Fakat şu bir gerçektir ki, bir zaman geldi, Atatürk, dünya yuvarlağı üstünde insanın yüzyıllık macerasını, sanki avucunun içinde seyreder gibi oldu…

Tabii ki Atatürk millî tarihimizin araştırılıp öğretilmesine sadece söz konusu iddialara cevap vermek amacıyla önem vermiş değildir. Millî heyecanın ancak millî tarih şuuru ile kuvvetlenebileceğini bilen Atatürk “iktisadî ve siyasî istiklâle kavuşturduğu milletini manevî istiklâle de kavuşturmak için bu memlekette tarih araştırmalarının gelişmesine büyük önem” vermiştir.

Atatürk son yüzyıllarda Türk milletinin geçirdiği badireler sonucunda oluşan kendine güvensizlik duygusunu ortadan kaldırmanın yegâne yolu olarak millî tarih şuurunun canlandırılması gerektiğini “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” sözü ile pekiştirmiştir.

Türk Tarihini belgelere dayalı olarak tarih yöntembilim ilkeleri çerçevesinde araştırmak, yapılan çalışmaları desteklemek, sonuçları yayınlamak gibi amaçlarla Türk Tarih Kurumu kurulmuştur. Bugün de Türk Gençliği Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerlerken en büyük kuvvet kaynağını yine kendi tarihinde bulacaktır.