Blog Arşivi

17 Temmuz 2009 Cuma

7) Köycülük

Halkının yüzde yetmişi köylü olan bu memlekette, köylüye ve köylünün kalkınmasına ayrı, özel bir önem ver¬meyi ve bunun için tedbirler düşünmeyi esas kabul ettik. Köycülüğümüzün dayandığı özellikler şunlardır:
Köylerin bir an önce kalkınmasını sağlamak için köy üniteleri meydana getirmek. Bugün Türkiye'de 43 bin köy vardır. Bu köylerin hepsine okul yapmağa kalkarsak 43 bin okul lâzım. Hepsine dispanser açmağa, doktor verme¬ğe kalkarsak 43 bin doktor lâzım. Ebe vermeğe kalkarsak -ki vermek lâzım, ihtiyaçlarıdır- 43 bin ebe bulmak lâzım. Ayrıca tarımı verimli duruma getirmek, modernleştirmek lâ¬zım geldiğine göre onlara modern tarım araç ve makinele¬ri sağlamak, tarım uzmanları vermek lâzım. 43 bin köye bu kadar tarım uzmanı ve aracı sağlamak, kooperatifler kur¬mak büyük bir meseledir. Bunun için -şematik olarak açık-lamak üzere söylüyorum- on köyü bir köy ünitesi kabul edip bu ihtiyacı küçültmeyi tasarladık. Köylerimizin ev sayı¬sı köylere göre değişiyor. 100 evli, 50 evli, 20 evli, hattâ 8 evli köyler vardır. Bir misâl olmak üzere 10 köyü bir ünite kabul ettiğimiz zaman, ortalama ev sayısını da 50 kabul edersek 500 evli bir ünite meydana gelir ve 43 bin rakamı¬nı 10 defa küçültmüş oluruz, yâni 43 bin ihtiyacı, 43 bin rakamı on defa küçültünce ihtiyaç 4300 ünite haline gelir. Şu halde 4300 köy ünitesine 4300 okul, 4300 doktor, ebe, 4300 tarım uzmanı, 4300 kooperatif ve 4300 makine merke¬zi temin etmek nisbeten çok kolaylaşmış olur. İşte köycülü¬ğümüzün dayandığı görüşlerden birisi budur. Çünkü kö¬yün doktora, ebeye, öğretmene, okula, ziraatını modern¬leştirmeğe ihtiyacı vardır. Bunun için orada tarım uzmanla¬rı, ona yol gösterecek, modern ziraati, en verimli ziraatı' sağlayacak tarım uzmanları bulundurmağa ihtiyaç vardır. Tarımın modernleşmesi için en modern tarım âletlerinin ve ziraat usullerinin kullanılması, ziraat ilâçlarının kullanılması lâzımdır. İşte köy kalkınmasının köy üniteleri kurmak sure¬tiyle süratle sağlanabileceğini düşünüyoruz ve böylece bir görüşün sahibiyiz.

Bunun yanı sıra toprak reformu yahut zirai reformu düşünüyoruz. Zirâi reformda düşüncelerimizin dayandığı iki temel vardır: Birisi geniş toprak sahibi ve birçok köy sa¬hibi kimselerin durumunu bugünkü şartlar içinde düzenle¬mek. Bilhassa Güneydoğu Anadolu bölgemizde gayet ge¬niş topraklara sahip böyle birçok kimseler vardır. Bunlar 10 köyün, 15 köyün, 50 köyün sahibidir. Buralardaki köylü¬ler topraksız, varlıksız, yarı aç durumdadır ki, bunları kal¬kındırmak başlı başına bir milli dâva sayılsa yeridir. Tarımı biz zaten modernleştirmeği ve makineleştirmeği düşünüyo¬ruz. Tarımı makineleştirince tarımda kullanılan insan gücü¬nü kol kuvvetini azaltmak icabedecektir. Çünkü onun yeri¬ni makine alacaktır. 50 insanın, 10 insanın veya 500 insa¬nın yaptığı işi makine yapacak. O zaman 500 insan yerine bir insan, iki insan çalıştırmak icap edecek. Bunu da hesa¬ba katarak, bu geniş arazi sahibi olan insanların durumu¬nu düzenlemek ve 'makine sayesinde tarımdan arta kala¬cak köylüyü endüstriye aktarmak görüşü bu geniş toprak¬lar için düşündüğümüz görüştür. Yâni insanlar hiçbir zaman kendi güçleri ile işleyemeyecekleri kadar geniş toprak¬lara sahip olamayacaklardır. Köylü serf olmayacaktır. Köy¬lü herkes gibi hür, kendi kendine çalışabilen vatandaş du-rumunda olacaktır. Ancak tarımı makineleştirdiğimiz za¬man, toprağı gayri iktisadi işletmeciliğe sebep olacak şekil¬de küçültürsek o zaman bu, ziraatin verimini düşürür. O halde toprak reformunu tarım reformu yaparken gayri ikti¬sâdi işletmeciliğe meydan vermeyecek ve sosyal düzensiz¬liği de giderecek şekilde, en verimli bir tarım düzeni kura¬cak ve makineleşmeyi yapınca boş kalacak insan gücünü de sosyal sıkıntıya, sarsıntıya meydan vermeden sanayiye ve diğer sektörlere aktarmayı sağlayacak bir görüş. Bu toprak reformunda dayandığımız esaslardan biridir.

Diğeri de Orta ve Batı Anadolu'da daha çok görülen durumdur ki bu da miras yolu ile devamlı olarak toprağın, mülkün küçülmesidir. Meselâ 50 dönüm toprağı olan bir in¬sanın 5 çocuğu varsa, çocuklarına 10’ar dönüm.olarak ara¬zi intikal ediyor. Onların çocuklarına intikal ederken daha da küçülüyor. Bu küçülme iktisadi verimli tarım yapmayı imkânsız hale getiriyor. İşte reform görüşümüz bunu da düzeltecek tedbirler bulmak esasına dayanıyor.

Bunun için de miras kanunlarında gerekli değişikliği yapmak, toprağın gayri iktisâdi işletmeciliğe sebep olacak şekilde bölünmesini önlemek, bölünmüş olan toprağın da verimli bir şekilde işletilmesini sağlayacak tarzda koopera¬tifçilik yoluyla işletilmesini sağlamak. Yâni köylerde ünite¬ler şeklinde teşkilât yapmak, kooperatifler meydana getir¬mek ve 10 kişinin ellişer dönüm arazisi varsa ki hepsi top¬lam olarak 500 dönüm eder, 500 dönümün makineli tarım sistemi ile ve kooperatif eliyle işlemesini başarmak gere¬kir. İşte köycülük prensibinin içine aldığı düşünceler de özet olarak budur.

Bunun uygulanması için etüd yapılacak ki vaktiyle bir kısmını biz yaptırmıştık. Her bölgenin özelliği vardır. Meselâ Manisa civarında köyler birbirine daha yakın ve daha ka-labalıktır. Sivas'ta köyler daha seyrek ve birbirinden uzak¬tır. Bir yerde belki 5 köyü bir ünite yapacağız, bir yerde 15 köyü bir ünite yapacağız. 10 rakamını yukarıda şematik bir misal olsun diye söyledim. Yoksa bu memleketin şartları¬na, her köyün, her ilin bulunduğu yerin coğrafyasına göre düzenlenecektir.

Şu halde bu kooperatifler zirâi üretim kooperatifleri şeklinde olacak, köylünün ihtiyaçlarını tek elden temin et¬mek maksadiyle iki üç kol üzerinden çalışacaklardır.

Diğer taraftan zirâi araştırma enstitüleri kurulacak, bu işle ilgili uzmanlar bu enstitüye bağlı olacaklar, her köy üni¬tesine verilecek tarım uzmanları bu enstitülerin talimatı ile çalışacağı gibi oradaki durumu da oranın talimatına göre inceleyecek ve görüşlerini devamlı olarak oraya bildirecek ve böylece kurulacak olan istatistiki bilgilerin, esasların te¬meli atılmış olacaktır. Bugün sıkıntılarımızdan biri de elimiz¬de sıhhatli, ilmi istatistikler olmamasıdır, istatistik çok mü¬himdir. Bunlar tabii işin teferruatıdır. Bunların daha birçok fonksiyonları vardır. Hayvancılık vs. gibi üzerinde durula¬cak şeylerdir.

Köy sitelerini meydana getirirken, köy üniteleri için kültür ve teknik merkezler kurmak hususundaki görüşü¬müz budur. Köyleri birleştirmek değildir. Zaten zamanla onlar birbirine yanaşır, kaynaşırlar. Zorlayıp evinden, yerin¬den söküp başka bir yere götürmeğe taraftar değiliz. O za¬ten başa çıkılmaz büyük mali külfet ister ve realiteye uy¬maz. Bizim düşündüğümüz en kısa zamanda büyük so¬nuç almak, randıman almak ve mevcut realiteye uygun pratik hâl tarzı bulmak görüşüdür.

Hiç yorum yok: